23 Haziran 2012 Cumartesi

bence


bence,
zorla sev beni. 
ağla tüm gece ayna karşısında, 
aktığında gözlerinden rimel dudaklarına kadar, tadımı almaya çalış, 
dilinde gezdir beni...

bence,
zorla sev beni.
iç çamaşırının içinde sakla, 
öyle uslu dururum ki orada, bileme neden zevk aldığını,
ben yüzerken ıslaklığında..

bence,
zorla sev beni.
tırnaklarının arasında,
saçlarına bulaştır.
hapset beni saçlarına...

16 Haziran 2012 Cumartesi

şimdilik


"intihara mı var meyilin" dedim, o tren raylarının üstünde yürürken.
"Yok" dedi. "o öncedendi"
"önceden nasıldı" dedim.
Güldü.
"Daha önce denedim ölmeyi ama ölemedim, artık denemiyorum, keyfi kaçtı benim için, ölmeyi beklemekten keyif almaya çalışıyorum." 

Sustuk. Susmasından sıkıntı duyduğumu anlarcasına devam etti.

"Hem zaman tren raylarının üstünde yürürken daha hızlı geçiyor sanki" dedi.

"Sen yürümüyorsun" dedim.

Şaşkın bir tavırla “Nasıl yani?” dedi.

"Dünya kayıp gidiyor ayaklarının altından ,sen duruyorsun,  parmak uçlarınla bastığında yere, bir pikabın iğnesi düşüyor plağa ve başlıyor şarkıya. işte senin parmak uçların o iğne ve dünya ayaklarının altında dönüyor yavaş yavaş bir plak gibi. sen duymuyorsun ama sen uçlarındayken parmaklarının, en güzel müziğini çalıyorsun dünyanın." dedim.

"Gerçekten duyabiliyor musun ?" dedi.


"Evet" dedim.

"Gerçekten duyabiliyorum " 

4 Haziran 2012 Pazartesi

içim çöl


bahçemizde kocaman bir ağaç vardı. 
bulut ağacıydı bu. 
her mevsim dallarında bulutlar vardı.
bir keresinde tırmanırken düşmüştüm.
yıldızlar düşmüştü yaralarıma, yağmur yağmıştı avuçlarıma,
rüzgar çıkmıştı saçlarımda.

bahçemizde kocaman bir ağaç vardı.
sulardım onu bolca zaman.
elimde gezdirirdim koca bir denizi.
kökleri çıkıp topraktan,

sarılsın bana diye..